Bipolar Bozukluk-İkiuçlu Bozukluk
İki uçlu bozukluk (bipolar bozukluk, eski adıyla manik-depresif hastalık)iki ayrı hastalık dönemleriyle karakterize bir ruhsal bozukluktur. Kişinin ruh hali, enerjisi, konsantrasyonu ve günlük
yapılan aktivitelerini yerine getirme becerisi etkilenir.Günlük
hayatın akışında gerçekleşen iniş-çıkışlardan farklı olarak, bipolar bozukluk
bulunan kişiler, keskin iniş-çıkışlara bağlı iş ortamında, okul
hayatında, aile ve arkadaş ilişkilerinde sorunlar yaşayabilir. Bu hastalık dönemlerinden bir
tanesinde taşkınlık, coşkun ruh hali (mani), diğerinde ise çökkünlük
(depresyon) bulunmaktadır, yani bir başka deyişle kişinin ruh hali uçlarda
seyreder. Birbirlerine zıt gibi görünen bu iki hastalık dönemi yatışma ve
alevlenmelerle seyreder. Hastalık dönemleri dışında ise hasta sıklıkla tamamen
normaldir. Bazı hastalarda ise günlük yaşamı kısmen etkileyen kalıntı
belirtiler görülebilse de, hastalar düzelir.
Hastalık dönemlerini ele almak gerekirse, mani veya taşkınlık dönemi duygu durumunun
çok yükseldiği, hastanın aşırı coşkulu olduğu dönemdir. Bu dönemde hastada
abartılı önemli biri olduğu düşünceleri veya ayağı yere basmayan projeler,
kendini olduğundan çok daha yüksekte hissetme, düşüncelerin hastanın zihninde
adeta yarışması- bazen kontrolden çıkması, kendini aşırı enerjik hissetme, uyku
gereksiniminde azalma, hatta uyku gereksinimini inkar etme, sonuçlarını
düşünmeden heyecanlı veya eğlenceli faaliyetlere kalkışmak (çok fazla para
harcama, aşırı hızlı araba kullanma), riskli davranışlarda artış (rastgele
cinsel ilişkiler, tehlikeli sporlarla uğraş) görülen belirtilere örnektir.
Diğer yandan depresyon veya çökkünlük dönemi ise yukarıda yazılan durumun
tam tersidir. Depresyonda ise hastada mutsuzluk, karamsarlık, umutsuzluk,
özgüvende azalma, değersiz hissetme, abartılı suçluluk veya pişmanlık
duyguları, eskiden zevk aldığı faaliyetlerden zevk alamama, iştahsızlık veya
uykusuzluk gibi değişiklikler, ölüm ve intihar düşünceleri, bedeninde nedeni
açıklanamayan ağrılar ortaya çıkabilir.İki uçlu bozukluk toplumlar arası
farklılık göstermemekte ve ortalama olarak %1 civarında görülmektedir. Erkek
kadın oranı eşittir ve belirtilerin ortalama başlangıç yaşı 20 yaş gibi erken
olmasına rağmen ilk doktora başvuru ile arasında ortalama 5 yıl gibi bir süre
gösterilmektedir (O. Özt).
Hastalığın ortaya çıkma nedenleri arasında genetik etkenler azımsanmayacak
orandadır ve genetiğin etkili olduğu en belirgin psikiyatrik hastalık olduğu
söylenebilir. Nedenlerden bir diğeri ise beyinde hücreler arası iletiyi
sağlayan kimyasal maddelerin taşınmasında veya düzeylerinde ortaya çıkan
değişikliklerdir ve beyinde iletiyi bozarak düşünce, bellek, öğrenme ve duygu durumun
düzenlenmesini etkiler.
Stresli veya travmatik olaylar da iki uçlu bozukluğun ilk hastalık
döneminin ortaya çıkmasına neden olabilir veya ilerleyen nedenleri
tetikleyebilir. Bu kimi zaman ailede görülen bir ölüm, işini kaybetmek, doğum
veya taşınma gibi olaylardır, bazen de işte yükselme, askere gitme, evlilik, okul
veya iş kaynaklı evden ayrılmanın gerekmesi gibi gelişimsel, kişinin olmasını
olumlu karşıladığı durumların varlığıdır.
İki uçlu bozukluğun seyrindeki en önemli özelliklerden birisi ise
mevsimsellik göstermesidir. Mevsimsel özellik olarak; hastalar ilkbahar – yaz
aylarında taşkınlık, coşkunluk yaşarken, sonbahar – kış aylarında ise
çökkünlük, durgunluk döneminin daha sık görülmesi beklenir. Özellikle
ilkbahardan yaz aylarına geçiş hastalığın alevlenmesi açısından en riskli dönem
gibi görünmektedir. Hastaların yaklaşık dörtte biri bu mevsimsel özellik
nedeniyle ilkbaharın son günleri, yazın ilk günlerinde kötüleşirler. Kötüleşme
yaşanan bugünlerde hastalarda dürtüsel, tepkisel davranışlar, saldırganlık
eğiliminde artma, öfke patlamaları, aşırı para harcama, taşkınlaşma, uykusuzluk
azımsanmayacak orandadır. Bunların yanı sıra zaman zaman intihar eğilimi, daha
doğrusu kendine zarar verme davranışı da görülebilir. İntihar bu dönem için çok
yüksek oranlarda olmasa bile, artmış risk yönünden dikkatli olmakta yarar
vardır. Ayrıca bu mevsimde hastaların dikkatleri de daha bozuk olur. Sonuç
olarak, bu mevsim hastaların hastalanma eşikleri göreceli olarak düşük
olmaktadır ve buna bağlı olarak da hem kendisine hem çevresindeki kişilere
zarar verme riski taşıyan davranışlar gösterme potansiyeli vardır.
İki uçlu bozukluğun tedavisinde ilaç tedavileri önem taşımaktadır.
Hastalığın ilk yıllarında ataklar daha seyrek, birkaç yılda bir iken, ilerleyen
yıllarla beraber hastalık dönemleri arasındaki süre kısalabilir. Bozukluk
tedavi edilmezse, ortalama bir mani dönemi birkaç ay (ortalama 2 ay kadar) sürebilir.
Tedavi edilmeyen depresyon döneminin süresi ise 6 aya kadar uzayabilir.
Hastalık dönemleri arasında birçok kişi normal duygu durumlarına döner, ancak
tedavisiz vakalarda yaşamını daha az etkileyen bazı tortu belirtiler sebat
edebilir. Kimileri ise çökkün veya durgun bir duygu durum içerisindedir. Bazı
hastaların hastalık belirtileri arasında hiç ara olmazken, kimilerinde kısa
süreli aralar görülebilir
İki uçlu bozukluğun belli bir tedavisi yoktur, her hastaya göre doktoruyla
ortaklaşa olarak bir tedavi programı hazırlanır. Bu tedavi programında ilaç
tedavisi yanı sıra yaşamın düzene sokulması, uykunun düzene sokulması, kötü
beslenme ve alkol – madde kullanım alışkanlıklarından uzaklaşma, pozitif düşünme
ve davranma becerilerini geliştirme, stresle başa çıkma stratejilerini öğrenme,
hastalığın seyri konusunda ayrıntılı bilgiye sahip olma bulunmaktadır. İlaç
tedavisi olarak tercih edilen ilaçların başında lityum gelirken, ayrıca
valproat, karbamazepin gibi antiepileptikler, antipsikotikler
kullanılabilmektedir.
İki uçlu bozukluğun tedavisinde hastalık dönemlerinin tedavi edilmesi
kadar, hastanın yeniden hastalanmasını engellemek adına koruyucu tedavi de
planlanmaktadır.
Hastalık dönemi öncesinde uyarıcı belirtileri fark etmek, erken müdahale
açısından oldukça önemlidir. Hastanın arkadaşlarına ve aile bireylerine de bu
uyarıcı belirtileri anlatarak, onların da fark etmelerinin sağlanması
önemlidir, kişi özellikle hastalığın ilk dönemlerinde başlayan hastalık
belirtilerini tam değerlendiremeyebilir, aşırı iyilik halini olmak istediği
normal hali olarak düşünebilir.
Bu mevsim geçişlerinde hastaya olabildiğince yakın olmakta yarar vardır.
Hastanın uyarıcı belirtilerini yakından takip etmelidir. Mutlaka uyku düzenini
korumalı, gece uykusuna özen göstermelidir. Günde sekiz saat uyumak kadar bu
uykuyu gece almak da gereklidir. Hasta taşkınlaşmaya başladığı takdirde, hızla
yakınlarına ve doktoruna ulaşmalıdır. Hastalığın tırmanmasını beklemek
hastalığın kontrolünü çok zorlaştırır. Erken müdahale tedavi yanıtını arttırır.
Ayrıca yine bu mevsimde taşkınlaşma riski nedeniyle kredi kartlarını hastadan
uzak tutmak, araba anahtarını kontrollü vermek, ilişki kurduğu arkadaşlarını
takip etmek olası zararları engeller.
Bu dönemde uyarıcı belirtiler arasında:
• Az uyuma veya uyumama isteği
• Etrafı rahatsız edecek davranışlarda bulunmak
• Çok sayıda düşüncenin zihinde uçuşması
• Aşırı konuşkanlık
• Kolayca heyecanlanmak veya huzursuz hissetmek
• Pervasızca para harcamak
• Kilonuzda ve iştahınızda aşırı düzeyde değişiklik bulunmaktadır.
Hastalığın tekrarı ihtimaline karşı tetikte olabilmek için özellikle mevsim
geçişlerini de içine alacak şekilde hastanın doktoru ile belli periyotlarla
görüşmesi, iyi olsa bile (ötimik dönemde) muayeneye gelmesi atak dönemlerinin
atlanmaması açısından önemlidir. En sık yapılan hatalardan biri kişilerin iyi
oldukları gerekçesi ile doktorlarına danışmadan ilaçlarını kesmeleridir.
Hastalığın ataklarla seyreden, arada normal dönemlerle gittiği doğası nedeniyle
ara iyilik dönemlerinde koruyucu tedavi verilmesi esastır, kişileri atakların
sıklaşması ve ağır geçmesi ihtimaline karşı koruyucudur. Bu nedenle doz
değişiklikleri veya ilacın kesilmesi gibi durumlar kişiyi takip eden doktorla
beraber titizlikle planlanmalıdır.